Definecilerin Gördüğü Halüsinasyonlar

Çok güzel bir konuyu bu akşam siz değerli okuyuculara paylaşmak isterim . Sanırım bende bunları sürekli gözden geçirdikçe herkese destek olmaya çalışacağım ve bu sayede bende çoğu korkularımı yeneceğim..

LÜTFEN BU PAYLAŞIMLARI GERÇEKTEN SIKILMADAN OKUYUNUZ VE AKLINIZDA YER EDİNİN GERÇEKTEN ÖNEMLİ BİLGİLER...

HALÜSİNASYONLAR

İnsanın algılama ve düşünme sürecinde ve hatta mizacında geçici olarak önemli değişikliklerin yaşanması olayına ” Halüsünasyon” diyoruz . Olmayan şeyi görmek , olmayan sesi duymak ve daha pek çok çeşidiyle anormal algılamalarda bulunmaktır.

Kazılarda psikolojik baskı altında çalışma yapılması nedeniyle bazen gerçek , bazen de abartıyla ifade edilen durumlarla karşılaşılır Çoğu definecinin gerçek olarak yaşadığını sandığı pek çok olay , aslında halüsinasyondur . %99 un yemin ederek anlattığı ve aslında yalan da olmayan bu tür durumların izahını o insanlara yapmak mümkün değildir. Zira gerçekten görmüş ve bir olayı gerçekten yaşamışlardır.

Ancak gerçekte olmayan bir olayı olmuş gibi yaşamak , aşağıda izahını yapacağımız gibi definecinin doğasında vardır. Onlar görülmeyeni görür , duyulmayanı duyarlar. Yalan değildir , aslında doğruyu da söylüyorlardır . Peki , bu karmaşık olayın altında yatan sebep nedir , neden bu durumlar olur ?

Konuyla ilgili olarak hem tıp alanında konunun uzmanı, hem de dini açıdan meseleyi bilen kişilerle , enine boyuna konuştuk , bilgi aldık. Yaşadığımız ve şahit olduğumuz pek çok olay da, bize zaten konu ile ilgili olarak bazı ipuçlarını vermektedir. Tıp ve dinin sebepler açısından küçük bir tenakuzu olmakla beraber olayın doğrulanması ve sonuçları açısından bir ters düşme bulunmamaktadır. Sadece ‘ sebepler ‘ noktasında farklı yorumlar getirilmektedir.

Konunun daha iyi bir şekilde anlaşılır hale gelmesi için önce , yaşanan bir olayı örnek verelim. Ondan sonra meselenin tahlili ve çözümü daha rahat olacaktır . Sözüne ve anlattığına ruh ve karakter açısından bir kişi anlatılıyor:

-” Dağların içi ve tamamen ormanlık bir alana doğru gece yarısı yola çıktık. Ayaz ve tipi dolu bir kış günü idi ve her taraf sessizdi , ıssızdı. Bir arkadaşımızın tarlası içinde veya kenarında bir eşkıya parası haberi almıştık. Aslında bizim hesabımıza göre işimiz kolaydı ve çabuk bitecekti. Kendimize göre hazırlıklı idik ve hemen çalışmaya başladık. Biz dört kişiydik. Diğerleri çalışıyor ben olaya nezaret ediyordum. Çalışma alanının dışında yalnız ben olmama rağmen , çalışanlardan iki arkadaş tedirgindiler ve benden daha fazla dışarının kontrolünü yapıyor gibiydiler.

Çalışma henüz çok kısa sürmüştü ki arkadaşlardan birisi uzaklardan bir ” mavi ışık ” gördüğünü söyledi. Biz de aynı istikametlere bakınca gerçekten gördük ki ; Jandarma geliyordu ve yakınımıza süratle yaklaşıyordu. Onun uyarısıyla derhal çalışma alanını terk ettik ve yakındaki ağaçların arasına girerek kaybolmaya çalıştık . Üzerinde , dönerek yanan lambası ile bir cip yanımıza kadar geldi . Yakınımızda durdu . İçinden askerler indiler ve sanki bizim saklandığımız yeri bilircesine doğrudan doğruya üzerimize geldiler.

Ellerinde kuvvetli gece fenerleri (el lambası) vardı . Üstümüze tuttular , lambanın ışığında bizi sadece görmek değil , bir de adeta süzdüler. Biz nefes nefese kalmıştık. Konuşamıyorduk , bir şey de söyleyemiyorduk . Bir süre bize baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden , çalışma yaptığımız kuyuya doğru ilerlediler . Gece karanlığında hiç araştırmadan , sağda solda aramadan , kazı yerimizi bilmeleri ve görmeleri tamamen imkansızdı.

Ama onlar önceden biliyormuşcasına doğru oraya gittiler , elleriyle koymuş gibi yaklaşık yüz metre ilerideki kazı yerimizi buldular. Bir süre orayı incelediler, İçeriye ışık tuttular ve ardından bize de hiçbir şey demeden arabaya bindikleri gibi sessizce oradan uzaklaşıp gittiler. Biz şok olmuştuk. Yüreklerimiz gümbür , gümbür atıyordu. Hemen işi bırakıp biz de arabamıza binerek , süratle oradan ayrıldık. Yolda konuşamıyorduk. Arkadaşların adeta dilleri tutulmuştu. Birkaç dakika sonra üçüncü de şiddetli bir baş ağrısı tutmuştu. ”Bize ilaç bul” diyor başka bir şey söylemiyorlardı .

Gecenin bir saatinde ve dağın başında onlara nasıl ilaç bulacaktım. Bende şaşırmıştım. Başları çatlayacaktı. Üçü birden kıvranıyordu. Orman ve dağ yollarını hızla bitirdikten sonra yolumuz üzerindeki işlek bir asfalt yola girdim. Zira yol üzerinde bir yerleşim yeri ilçe vardı. Oradaki nöbetçi eczaneye gitmeyi planlıyordum.

Ana yola çıkınca daha bir sürat le yol almaya başladım. Ama seslerini kesmişlerdi. Bir ara sessizliği bozarak ;

–” İlçeye geliyoruz. Şimdi eczaneden ilaç alırız , merak etmeyin ” diyecek oldum O da ne !..

–” Ne ilacı ya hu ! Ne için alacaksın” demeye başladılar . Şaşırmıştım ;

–” Yahu siz değil misiniz az önceye kadar başımız ağrıyor… Ne ağrıması; Çatlıyor diyen? Siz ilaç diye kıvranmıyor muydunuz ? Şimdi ne oldu böyle ?” dememe kalmadı;

–” Ne ağrısı kardeşim!… Ağrıyan yerimiz filan yok. Hem sen bu yoldan nereye gidiyorsun diye biz merak ediyoruz. Ne için kendi yolumuzdan buraya saptın ?” demeye başladılar.”

Evet örneğini çokça duyabileceğiniz böyle bir olayı yaşayan , canlı bir şahitten dinlemiştim. Biz de halüsinasyon olayına önce böyle bir örnekle başlamakta fayda gördük.

Öncelikle olaya definecinin açısından bakalım. Tıbben ve dinin yaklaşımına daha sonra gireceğiz. Bir defa kabul edelim ki ; halüsinasyon (hayal görme-olmayanı yaşama) olayı defineciler tarafından çoğunlukla geceleri yaşanmaktadır. İstisnaları olmakla beraber bu tespit , büyük ölçüde doğrudur. Ayrıca bu olay , çok büyük ihtimallerle kaçak kazılarda vuku bulmaktadır. İşin Püf noktası da zaten buradadır. Bu tür olaylar genelde gece geç saatlerde ve karanlıkta , yorgun yapılan kazı çalışmalarında ve de çoğunlukla kaçak kazı esnasında ortaya çıkarlar. Buna karşın gündüzleri kalabalıkla yapılan yasal kazılarda bu vakalar çok ender görülür.

Biz olayın tahlili noktasında, sözü uzmanlarına bırakalım. Kendisine sorumuzu yönelttiğimiz Ruh ve Sinir hastalıkları uzman hekimi dostumuzun , olay yaklaşımı şöyleydi: ” Olmadığı halde her hangi bir olayı gerçekleşmiş gibi algılama ; olabilirlik açısından kabul ettiğimiz bir tablodur. Şahıs , muhayyel ya da istem dışı gerçekleşen bir olayın içinde kendini bulabilir. Ancak bu algılamada ve düşünme süreci içinde kısa süren ya da kronik vakalarda sıkça tekrarlanabilecek sendromlardır. Olayın sebebi farklı temellere dayanabilir. Korku , endişe , şiddetli sıkıntı , heyecanlı bekleyiş vb. sebepler böyle bir tabloyu oluşma yönünde tetikleyebilir. ” Halüsinojen” isimli bir ilacın verilmesiyle kişi ; algılama ve düşünme mekanizmasındaki sağlıklı çizgisini yitirebileceği gibi , mizaç değişikliği de yaşayabilir. Yukarıdaki olayın sebepleri şunlar olabilir:

1- Kaçak kazı yapılması , ( polis , jandarma korkusu)
2- Gecenin ilerleyen saatinde çalışılması,
3- Kişilerin fizikken ve ruhen yorgun olması,
4- Bir tek kişinin tedirginliğinin , diğerlerini de tetiklemesi.

Sonuç olarak psikolojik baskıların olabildiğince had safhada olduğu böyle vakalarda kişiler halüsinasyona maruz kalabilirler” Tıp adına, doktorumuz aşağı yukarı durumu böyle şekillendiriyordu.

Aynı olayın tahlilini bir de ilahiyatçı bir hocamıza sorduk. Onun da yaklaşımı daha farklı değildi. Ancak Cin olayına kısaca temas ederek mahiyeti iyice bilinmeyen meselelerin de olabileceğine işaret etti. Ona göre tıbbın kabul etmekte zorlandığı ama inançlar ve yaşanan pek çok olayın bulunması sebebiyle reddi mümkün olmayan durumlar da söz konusu idi.

Biz son olarak bir de , işin manevi boyutunda ve gaybı ilimlerle uğraşan bir kişi ile görüştük Onun olayı tahlili ise çok daha farklıydı o , tıbbın aksine olaya başka bir pencereden bakıyordu. Ona göre ;

1- Vuku bulan olayların kaynağı büyük ölçüde ”cin”lerdir.
2- Geceleri cin alemi ayrı bir güç kazanırlar.
3- Gündüz olmaz diye bir kural yoktur.

Evet, Bu üç ayrı görüşün hepsini dinledik. Hep ifade ettiğimiz gibi her kesin inancı kutsaldır. Biz yalnızca araştırma ve gözlemlerimizin sonucunu aktarıyoruz.

Esasen bu vadide duyup dinlediğimiz yüzlerce olay var dersek abartmış olmayız. Ama bunların hepsini yazmaya kitabımızın hacmi elvermediği gibi gereksiz tekrarlarda da fayda görmüyoruz.

Şunu da belirtelim ki her kazıda böyle olayların olacağını düşünmek uygun değildir. Kişilerin psikolojik yapıları , kazı esnasındaki halet-i ruhi yeleri ve dışarıdaki ortamın yapısı çıkan olayları yaşanıyor hale getirmede önemli faktördür.

Bir de, yaşandığı iddia edilen olayların genelde neler olduklarına bakalım;

1- Tespit edilen kazı mıntıkası üzerinde çalışma başladıktan biraz sonra ve daha ziyade defineye yaklaşıldığı anlarda çok şiddetli rüzgar esmeye başlayabilir. Fırtına şeklinde dahi olabilir.

2- Kazı başlayınca yağmur yağabilir. Uzun sürmeyen bu tür yağışlar çok şiddetli olabilir.

3- Gece çalışıyorsa görülmesi normal olmayan karga , saksağan veya arılar karanlıkta ortaya çıkıp rahatsızlık verebilirler.

4- Yerin altından çıkarılan insan ve hayvan figürleri canlanabilir.Hareket ediyor gibi görünebilirler.

5- Çıkarılan herhangi bir heykelin ağzından, burnundan kan akıyormuş gibi görülebilir.

6- Kazılan yer bir mezarsa içeriden konuşmalar, inilti veya feryatlar duyulabilir.

7- Kazı yerinden yılan çıkması görülebilir. Ancak bu tabii olabilir , halüsinasyon yada manevilere ait olabilir.

8- Kazıda ulaşılan küp , sandık , kazan , testi , bakraç gibi kapalı eşyaların açılması ya da kırılması sonucunda içinden arılar , kurbağalar veya benzer hayvanlar umulmadık bir biçimde çıkabilirler.

9- Kazı mıntıkasında yukarıda belirttiğimiz gibi jandarma , polis ya da aniden sakallı bir derviş , hoca veya papaz kılıklı birileri ortaya çıkabilir.

10- Kazı yerinde çalışma öncesinde veya esnasında ateş çıkabilir.

Sayılan bütün bu durumlarda kazıya mutlaka ara verilmeli , psikolojik baskının sona erdirilmesine çalışılmalıdır. Sağlık açısından bu gerçekten önemlidir. Güzel bir dinlenme , aynı zamanda sağlıklı karar vermenin de ilk şartıdır.

Kazıda bir küp bulunabilir. Kapalı kaplar tercihen dışarıda uzak bir yere alınıp gündüz açılmalıdır. Bulunan siyah , gri, ya da farklı renklerdeki kül veya benzeri tozlar sağa sola atılmamalıdır. Uygun bir biçimde incelenmelidir.

Belli bir miktar kazıdan sonra taş veya pişmiş topraktan el , ayak resmi veya şekli çıkabilir. Hayvan tırnağı , hayvan izi bulunabilir. Bunlar korku nedeni olmamalı , aksine defineye işaret olabilirler. Bilen birisince dikkatle incelenip üzerinde düşülmelidir.

Kazıcılar boş küp bulduklarından sıkça bahsederler. Bu tip testi , bakraç vb. boş kaplar defineye yaklaşıldığının bir iz yada işareti olabilir. Hatta definenin bizzat kendisi de olabilir.

Halüsinasyon genelde gece ve kaçak kazılarda ortaya çıkması daha sık rastlanan bir durumdur. Bunun için yasal olmayan çalışmalar yapmayınız. Gündüz yapılacak kazılarda böyle şeylerin yaşanması büyük ölçüde az rastlanan şeylerdir. Kaynak Define Sohbeti S:W:A:T

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ